27 Kasım 2013 Çarşamba

Hanif dîni (İslâm) 3 tane esas üzerine kurulmuştur:

Hanif dîni (İslâm)
 3 tane esas üzerine kurulmuştur:
  1. Tek Allah'a inanmak (vahdet).
  2. Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu birliktelik (tevhid).
  3. Allah'a teslim olmak (teslim).
İslâm dîni, hanif dînidir. Hristiyan dîni ve yahudilerin dîni de haniftir. Bugün yaşayanların hiçbirisi, ne İslâm ne hıristiyan ne de yahudi kesimi dînlerini yaşamaktadır. Sadece aralarında küçük gruplar, Al-i İmran Suresinin 66. âyet-i kerimesinde verilen gerçekleri yaşıyorlar, aralıksız her nesilden sonra gelen nesle intikal etmiş olan Hz. Musa'nın yaşadığı hakikatleri yaşayan insanlar hâlâ yahudilerin içinde yaşıyor. Bu insanlar namaz kılıyorlar, zikir yapıyorlar, tek Allah'a inanıyorlar, ruhlarını, vechlerini, nefslerini, iradelerini Allah'a ulaştırıyorlar.

Hristiyanların içinde de az bir grup Hz. İsa'dan bu tarafa aralık vermeden aynı şeyleri yaparak gelmişler, Allah'a ruhlarını, vechlerini, nefslerini, iradelerini teslim etmişlerdir.

Müslümanların arasında da az bir grup, Tek Allah'a inanan, Allah'a ruhunu, vechini, nefsini,iradesini teslim eden ve sulh ve sükûna ulaşan insanlardır.

3 dînin de büyük kısmı bugün Allah ile olan ilişkilerini unutmuşlar. Artık dîn dünyada yaşanmıyor. Ama o küçük gruplar yakın gelecekte birleşecek olan tek dînin, Allah'a teslim olma dîninin mimarlarıdır.

Hz. Âdem hanifti, Hz. Âdem İslâm'dı, Hz. Âdem Allah'a, ruhunu da vechini de nefsini de iradesini de teslim etmişti. Ona tâbî olanların hepsi; Hz. İbrâhîm ve ona tâbî olanların hepsi; Hz. Nuh ve ona tâbî olanların hepsi; Hz. Yâkub, Hz. Lut, Hz. Musa, Hz. Davut, Hz. İsa ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve onların hepsine tâbî olanlar aynı şeyi yaptılar; ruhlarını, vechlerini, nefslerini, iradelerini Allah'a teslim ettiler, hepsi tek Allah'a inandılar, hepsi sulh ve sükûna ulaştılar. Yani hepsi hanifti. Paygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde, yahudi dîninin ve hristiyan dîninin müntesipleri aradan geçen yüzyıllar sebebiyle, çoğu asıllarını unuttuğu için dînlerinden çoktan ayrılmışlardı, Allah'a teslim olmayı unutmuşlardı.

Bugün artık islâm âleminde ruhun, vechin, nefsin, iradenin Allah'a teslimi keyfiyeti tamamen unutulmuş durumdadır. İnsanların çok küçük kısmı, Kur'ân'daki İslâm'ı yaşamakla meşguller. Geri kalan büyük kitleler, diğer dînlerde de aynı durumdalar, insanların çok büyük bir kısmı Allah'ın cennetine ulaşmak imkânından yoksun olarak yaşıyor. Dîn zannettikleri şey, hiçbir zaman onları kurtarması mümkün olmayan, teslimle ilişkisi olmayan bir gizli ibadet şeklidir. Oysaki İslâm kelimesi teslim olmak anlamına gelir. Ve sadece Allah'a teslim olma dîni vardır.

Peygamberlerin olmadığı devrelerde yaşayan, her ülkedeki Allah'ın resûlleri ve onlara tâbî olanlar da aynı şeyi yapmışlar, kıyâmet gününe kadar bu böyle devam edecek. Çünkü her kavimde insanlık ta-rihi boyunca, Allah'ın peygamber olmayan resûlleri hep yaşamışlar ve bir resûl öldüğü zaman Allahû Tealâ onun yerine, ona tâbî olanlardan birini resûl beas etmiştir. Yani her kavimde, her devirde mutlaka resûl varolduğuna göre ve bu resûl de bir evvelkine mutlaka tâbî olmuştur.

Her resûl, kendisinden evvelki öldüğü zaman tayin edilir. O da mutlaka tâbî olmuştur ki Allahû Tealâ'nın risaletine seçilmiştir. İnsanlık tarihi boyunca insanların evvelki resûle tâbî olmadıkları hiçbir devir yok, her devirde de o devirde yaşayan resûle, o ülkede mutlaka birçok insan tâbî olacaktır. İşte bu insanlar toplumun içinde ne yazık ki küçük gruplar oluşturabilirler. Büyük gruplar genellikle şeytanın hakimiyeti altındadır.