|
MÜRŞİD KİMDİR?
Mürşid; kendisi hidayete ermiş ve Allah’ın emriyle hidayete erdiren, Allah'ınyardımıyla insanları irşad eden, bu konuda Allah’ın görevlendirdiği kişilerdir. Bir kısmı peygamberler, bir kısmı da Rabbimiz'in adına resul, imam, mürşid, sultan ve hidayetçi dediği vazifelilerdir.
İslâm’ın 7 tane safhası vardır:
1-Allah’a ulaşmayı dilemek,
2-Mürşide ulaşmak,
3-Ruhu Allah’a ulaştırmak.
4-Fizik vücudun teslimi,
5-Daimî zikre ulaşıp nefsi Allahû Tealâ’ya teslim etmek,
6-Muhlis olarak irşada ulaşmak,
7-Cüz’î iradeyi de onun gerçek sahibi olan Allah’a teslim ederek irşad makamına tayin olmak ve mürşid olmak. (28 basamaklık bir İslâm merdiveninin 28. basamağının 5. kademesini ifade ediyor.)
Mürşid; Kur’ân’daki normal bir insan için aşılması lâzım gelen bütün kademeleri aşabilen insan demektir.
Mürşid islamın 7 savhasını aşmış, ruhunu, vechini (fizik vücudunu), nefsini ve iradesini hayattayken Allah'a teslim etmiş, Kur’ân’ın 28 basamağını yaşamış, irşad makamına ulaşmış kişidir ve aynı zamanda sabrın sahibi olmuştur.
Mürşidler, irşad etmek yetkisiyle Allahû Tealâ tarafından donatılır ve irşada memur ve mezun kılınırlar. Böyle bir şey için kişinin mutlaka önce daimî zikre ulaşması, ulûl’elbab olması gerekir. Hiç kimse daimî zikre ulaşmadan mürşid olamaz.
3/AL-İ İMRAN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı).
O (Ulûl’elbab) ki; (lübblerin, Allah’ın sır hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. (Ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen, bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateşin azabından koru.”
4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten). Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah'ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü'minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur.
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’yı her halinde zikrederdi” (Müslim, Hayz 117. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tahâret 9; Tirmizî, Daavât 9; İbni Mâce, Tahâret 11.)
Daimi zikre ulaşan mürşidin 7 vasfı;
1-Daimi zikrin sahibi
2-Nefsinin kalbindeki bütün afetler yok olmuş
3-Kalp gözü açık (Allah diledigi zaman onlarin kalp gözlerine fizigin ötesinde bir seyler gösterir.)
4-Kalp kulağı açık (Allah onların kalp gözlerine gösterdiği şeyin mahiyetini onlara vahyetmek suretiyle onlara anlatır.)
5- Ehli tezekkürdür. Allah’la her an konuşmak, tezekkür etmek imkânının sahibidir. 6- Ehli hayırdır. Daimî zikrin sahibi olduğu için devamlı derecat kazanır.
7- Ehli hüküm ve ehli hikmettir. Hakemlik yaptığı zaman veya hâkimlik yaptığı zaman mutlaka adaletle hükmeder. Çünkü Allah’tan sorarak gerçekleştirir ve bu kişi Kur’ân-ı Kerim’in bir âyetine baktığı zaman 28 basamaktan hangisine giriyorsa onu söyleyebilecek yeteneğin sahibidir.(Ali İmran 7, Bakara 269, Enbiya 7, Kaf 8)
21/ENBİYA-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline(daimî zikrin sahiplerine) sorun.
İrşad makamı; Vekil mürşid, Mürşid, Allah’ın irşad makamına tayin ettiği mürşid,Kavim resûlleri ve Nebîler olarak ayrı ayrı safhalar içerir. Nebilerin olmadığı devrelerde ise kavim resullerinin içinden seçilen vekaleten görevli Devrin İmamı olan Veli Resul irşad makamının en üst noktasında bulunur.
Peygamberlerin olduğu devirlerde, Asaleten Devrin İmamı Nebi (Peygamber) Mürşidler, Allah'ın emriyle insanları Allah'a ulaştıran (hidayete erdiren) vazifelilerdir.
21/ENBİYA-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
Peygamberlerin olmadığı devirlerde, veli resullerin içinden, Allah'ın tayin ettiği Vekaleten Devrin İmamı Veli (Evliya) Mürşid Allah'ın emriyle insanları Allah'a ulaştıran (hidayete erdiren) vazifelidir.
Hakkul yakin derecesine ulaşmış, Allah’ın tasarrufu altında olan ve her devirde bulunan vekaleten devrin imamlarıdır, veli imamlardır ve peygamberlerin vekili olarak insanları Allah’a ulaştırırlar (Huzur namazının imamlarıdırlar).
32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
7/A'RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne). Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.
Devrin imamı olmayan mürşidler, Allah’ın emriyle insanları hidayete erdirmeye vesile olan, yardımcı olan vazifelilerdir. Vesile olan mürşidlerin görevi insanların Sırat-ı Müstakim’e çıkmalarına vasıta olmaktır. Mürşidler vesiledir, devrin imamı ise hidayete erdirendir.
5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne). Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.
İslamın 1.safhası olan Allah’a ulaşmayı dilemek, 28 basamaklık İslam merdiveninin 3.basamağında başlar. Bu durum, Allahu Taeala’nın irşadla vazifeli kıldığı mürşidlerin tebliğiyle gerçekleşir.
Mürşidlerin asıl görevi tebliğ yaparak Allah’a davet etmektir.
6/EN'ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.
“Kim Allah’ın davetine icabet etmezse, Allâh’ın Resulüne asi olur.” Hadis-i Şerif
Hayatımıza mürşid ne zaman girer?
Tebliğe muhatab olan kişi ne zaman ki Allah'a ulaşmayı diler, bu dileğin sahipleri için mutlaka mürşid vardır.
BİR DİLEK: "Yarabbi, ben sana ruhumu ölmeden evvel ulaştırmak istiyorum. Benim ruhumu Sana ulaştır. Senin bunca ermiş evliyan var. Ben de o ermişlerden birisi olmak istiyorum. Beni sana ermiş, ruhunu Sana ulaştırmış evliyalardan birisi kıl."
Allah'a ulaşmayı dileyen kişi mutlaka mürşidini arar.
72/CİNN-14: Ve ennâ minnel muslimûne ve minnel kâsitûn(kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrev raşedâ(raşeden). Ve gerçekten bizden, (Allah’a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var.Artık kim (Allah’a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).
Hidayete ermek için mürşid farzdır;
5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne). Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.
Risale-i halidiyye-İmam Mevlana Halid-i: "Bu tarîkatta râbıtasız sülûk çok müşkildir. Hak Sübhanehû ve Tealâ; (Vebtegû ileyhil-vesîlete: Allaha yaklaşmaya vesîle arayın! ) (5/Mâide: 35) buyurmuştur. Padişahlar huzuruna bile vasıtasız girmek müşkül olunca, Cenâb-ı Hakkın huzuruna girmek için vesîle bir zarûre lâzımdır… ….Mürşid-i aramak dahi şeriatın emridir. “
''Benden sonra nebi gelmeyecek, âlimler gelecek, halifeler gelecek. Onlara tabi olan bana tabi olur, onlara asi olan bana asi olur.” (Sahih Buhari 1.cilt 1409.Hadis)
"Size Allah'a karşı takvayı, başınıza siyah bir köle bile gelse emrini dinleyip ona itaat etmenizi tavsiye ederim. İçinizden yaşayacak olanlar cok ihtilaflar göreceklerdir. Benim sünnetime veMÜRŞİD HALİFE MEHDİLERİN sünnetlerinin yolundan ayrılmayınız. Bu yola sımsıkı sarılınız,sonradan ortaya çıkanlardan kaçınız, çünkü her bid'at dalalettir." (Ebu Davud ve Tirmizi)
Abdulkadir Geylani Hz. Müridlerin kitabı;
S.1065: "Mürid, şeyhini, Aziz Celil Rabbi ile bir vasıta bilmelidir. RABBİNE ULAŞTIRAN BİR YOL ve bir sebeb bilmelidir...“
Sayfa 1069: "Meşayih (mürşidler) Allaha vardıran yoldur. Yüce Allah‘a götüren delillerdir. YÜCE ALLAH‘IN HUZURUNA ÇIKILAN KAPILARDIR. “
Mürşid neden farzdır?
Hidayet insan ruhunun hayattayken Allah’a ulaşmasıdır.
2/BAKARA-120: inne hudâllâhi huvel hudâ “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”
3 /ÂLİ İMRÂN-73: innel hudâ hudallâhi “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.)
Allah’a ulaşmayı dilemek farzdır, hidayete ermek farzdır (12 ayet ile);
30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
13/RAD-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
Mutu en kable temutu "Ölmeden önce ölünüz" (Acluni keşfü'l hafa c2. shf:291 (2669)
Abdülkadir Geylani Hz. Sırrül Esrar;
“İnsanı da Allahu Teala Kendini bilsin diye yarattı.. Zatı’na vasıl ola diye halk etti.”
Allah'a ulaşmayı dileyen kişi mürşidine tabi olduğu zaman, devrin imamının ruhu o kişinin başının üzerine gelir, yerleşir ve o kişinin ruhuna Allah’a ulaşma gününün geldiğini bildirerek, ruha fizik vücudu terketmesini ihtar eder, Allah’ın emrini bildirir. Ancak bu emri alan ruh fizik vücudu terkederek Allah’a olan yolculuğuna başlayabilir.
40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı). Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.
Böylece kişinin ruhu sırat-ı müstakime ulaşır ve Allah'a ulaşmak için ruhun seyr-i süluk adlı yolculuğu başlar.
78/NEBE-39: femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir).(Allah'a ulaşan kişiye Allah), meab (sığınak, melce) olur.
Yunus Emre Hz. ; "Kanatlandık kuş olduk, uçtuk elhamdülillah” diyerek Mürşidi Taptuk Emre Hz.lerine tabi olduktan sonra ruhunun sırat-ı müstakime ulaştığını bildiriyor.
Tabiyet ruhun vücuttan ayrılması demektir. İşte ruhun Allah’a ulaşmasının gerçekleşebilmesi, mutlaka irşad makamına ulaşmayı gerektirdiği için mürşid farzdır. Bizi Allah’a ulaştıracak olan Allahû Tealâ’nın mürşididir (Devrin İmamı: Enbiya 73, Secde 24). Ulaştırmakta mutlak olarak gerekli olan müessese, irşad müessesesidir.
Mürşidsiz Allah’a ulaşabilirmiyiz ?
Kişi bu yolculuğu yalnız yapabilir mi?
Allah'a ulaşmayı dilemeyen ve mürşide tabi olmayan hiçkimsenin ruhu Allah'a ulaştıracak yollar üzerinde (sırat-ı müstakim üzerinde) olamıyor, hiçkimsenin ruhu gök katlarını aşarak Allah'a ulaşamıyor ve kişi hidayete eremiyor. Bu nedenle mürşid farzdır.Kişinin ruhu ancak Devrin imamının yardımıyla Allah’a ulaşıyor.
55/RAHMÂN-33: Yâ ma’şerel cinni vel insi inisteta’tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin). Ey insan ve cin topluluğu! Semaların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir sultan (bir mürşid) olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız).
Görüldüğü gibi kişi bu yolculuğu yalnız başına gerçekleştiremiyor. Mutlaka hidayete erdiren, Allah’a ulaştıran devrin imamı olan mürşid vasıtasıyla Allah’a ulaşılıyor.
7/A'RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne). Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.
Mürşidi Allah tayin eder;
16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne). Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm’e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah’ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
Mürşide ulaşmak, herhangi bir mürşide ulaşmak mânâsına gelmez. Allahû Tealâ mürşidin seçilmesini kişiye bırakmamıştır. Mürşid Allahû Tealâ’nın tayin ettiği mürşid ise, onun eli öpüldüğünde bir dizi olay cereyan eder. Her mürşide ulaşan kişi bu hedefe ulaşamaz. Hiç kimse kendi mürşidini tayin etme yetkisine sahip değil. Mürşidimizi Allahû Tealâ tayin eder (seçer).
Mürşid Allah’tan istenir;
1/FATİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah’ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). (Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
Abdulkadir Geylani: El-Fethu'r Rabbani Huzur sohbetleri:"62.Sobhet Tevhidin hakikati (4)
Sohbet yeri:Medrese, Sohbet tarihi: 6 Recep, 546/1151, Cuma sabahı.
Hikmet yurdundasınız Abdülkadir (r.a) buyurdu:
Ey Allah'ın kulları! Sizler hikmet yurdunda bulunuyorsunuz, bu bakımdan bir aracıya (vesileye) ihtiyacınız bir zorunluluktur. Mabudunuzdan gönül hastalıklarınızı muayene edecek bir doktor, sizleri tedavi edecek bir tabip, sizi Allah'a yaklaştıracak, Allah için terbiye edecek, Allah'a yakınlık perdesine yaklaştıracak, O'nun kapısındaki kapıcılara götürecek BİR REHBER İSTEYİN." (El-Fethu'r Rabbani Huzur sohbetleri s.485,huzur yayınevi tercüme Sıdkı Gülle)
Mürşidi Allah gösterir;
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). (Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Kişi Allah'a ulaşmayı diler, mürşidini Allah'tan talep eder hacet namazı kılar ve sabrederse Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir
Eğer kişi Allah'a ulaşmayı dilemiyorsa huşu sahibi değildir ve sabırla hacet namazı kılsada Allahû Tealâ o kişiye mürşidini göstermez, o kişi mürşidine ulaşamaz.
Hacet namazı; Perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 24' den sonra, saatler 1 saat ileri alındığında gece saat 1'den sonra boy abdesti alarak 4 rekatlık hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas.
Oturuş: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta:Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta:Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas.
Oturuş: Ettehiyyâtü+Allahummesalli+Allahummebarik+Rabbena
Namaz bittikten sonra kişi Allah'tan mürşidini göstermesini diler. Hiç konuşmadan göğsü kıbleye gelecek şekilde sağ tarafının üzerine yan üstü yatar. 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürşid istenir. "Allah, Allah" diye zikir çekerek uyur. Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
“Men ra'ni fegad ra'ni feinneş şeytane lâ yetemesselü bî velâ bî sûretişşeyhi tâbian linnebiyyi sallallâhu teâlâ aleyhi vesellem.) Beni gören, mutlaka beni görmüş demektir. Zira şeytan benim suretime giremez ve benim gibi görünemez. Bana tâbi olan Şeyhlerde aynen böyledir.”(Müzekki-n-Nüfus, s.551)
“Ben Hatemül Enbiya’yım, Ben’den sonra nebî gelmeyecek. Ama Ben’den sonra halifeler gelecek. Benden sonra nebî gelmeyecek ama Ben’den sonra imamlar gelecek ve o imamları arayın bulun.”Hadis-i şerif
Abdulkadir Geylani Hz. sohbetler kitabı; “Sayfa-201:Sadıklara, salihlere iltihak et, onların arasina katıl, eğer kimin salih, kimin münafık olduğunu ayırt edemezsen o zaman geceleyin kalk iki rekat namaz kıl. Yarabbi, bana senin salih kullarını göster, SANA GELMEMDE KILAVUZLUK EDECEK KİŞİLERİ GÖSTER.“
Mürşid hayatta mı olmalıdır?
Rahmetli olan bir mürşidin irşad görevi devam eder mi?
Peygamber Efendimiz s.a.v. kendi kavminin, arap kavminin Resul’ü, devrin en büyük mürşidi, imamı, halifesi ve kainatın son peygamberidir.
33/AHZAB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.
''Benden sonra nebi gelmeyecek, âlimler gelecek, halifeler gelecek. Onlara tabi olan bana tabi olur, onlara asi olan bana asi olur.” (Sahih Buhari 1.cilt 1409.Hadis)
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed sav. Rahmeti Rahman'a kavuştuktan sonra varisleri olan mürşidler irşad vazifesini yerine getirirler hidayetçiler kıyamete kadar gönderilecekler.
20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”
13/RA'D-7: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ entemunzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin). Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın vebütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).
"Her devirde beni temsilen 1 kişi var. Hz.isa (A.S.)'ı temsilen 3 kişi var. Hz.Musa (A.S.)'ı temsilen 7 kişi var. Hz.ibrahim (A.S.)'ı temsilen 40 kişi var." Hadis-i Şerif
"Yeryüzü Halilürrahman (AS) gibi (kullara acıyan) kırk (abdal) kişiden katiyen hali kalmaz. Onların sayesinde size yağmur verilir. Onların sayesinde (dünyevi ve uhrevi) zafere kavuşturulursunuz. Onlardan (yani O hak dostlarından) biri vefat eder etmez derhal Allah (CC) yerine başka birini tayin eder." (Ramuzel Hadis 4384 Nolu Had. Şer.)
Kur’an ayetlerine göre kendilerini Allah’a ulaştırmakla vazifeli olan hidayetçinin (mürşidin) hayatta olması gerektiğinin bilincinde olan sahabe, bu farz emri yerine getirmek için, Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v) henüz daha defnedilmeden, hemen Vekaleten Devrin imami Hz.Ebu Bekir (r.a)‘a tâbî olmuşlar;
"Ömer bu sözleri söylerken öne doğru çıkıyor ve biat etmek üzere ellerini Ebu Bekir'e doğru uzatıyordu...Nihayet ensar da sanki gökten büyük bir haber almışcasına koşuşarak Ebu Bekir'e biat etti...! Müslümanlar başlarında işlerini düzene sokacak bir halife olmaksızın bir gün bile geçirmeyi hoş görmemişler ve bu duruma bir çözüm bulmaya calışmışlardı...Resulullah henüz defnedilmemişti...Fakat Allah islamı ve müslümanları o gün Ebu Bekir'le onurlandırdı." (Beş Raşid Halife (Hulefaü'r Resul) Halid Muhammed Halid S.73)
Peygamber Efendimiz s.a.v'e tabi olan bütün sahâbe irşad makamına kadar ulaşmışlar, hepsi mürşid olmuşlar. Ensar ve muhacirînin hepsine tâbî olunduğu, Tevbe 100. âyet-i kerimeyle kesinlik kazanmaktadır. Sahâbeye tâbî olan tâbiîn, tâbiîne tâbî olan ise tebei tâbiîn adını almış ve Tevbe 100. ayeti kerimesine göre irşad makamının sahipleri oldukları için kendi zamanlarında Allah'a ulaşmayı dileyen kişileri irşad ederek Allah'a ulaşmalarına ve böylece hidayete ermelerine vesile olmuşlar. Onlar Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile birlikte insanları Allah'a davet eden Allah'ın mürşidleriydi.
9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarını, en üst üç makamı işgal edenler), onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden), bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe, irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu.) Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.
"Benim Sahabem gökteki yıldızlar gibidir, hangisine tabi olursanız hidayete erersiniz." (Şihabü’l Ahbar)
Hidayete ermek ancak mürşid vasıtasıyla gerçekleşir. Allahû Tealâ insanları hidayete erdirmek üzere mutlaka vazifeliler tayin eder. İşte mürşit mutlaka hayatta olmalı ki, Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin ruhu tabiyetle vücudundan ayrılsın ve Allah'a ulaşsın, kişi hidayete ersin.
Her evliyanın bir mürşidi vardı. Hz.Yunus’un, Hz.Mevlâna’nın ve bütün Allah dostlarının ölmeden önce Allah’a kavuşup, vuslata ermek için neden aşk ile mürşid kapısına koşup önünde tövbe ettiklerini bir düşünün!!!
Kehf suresinin 17. ayetinde açıkca "veliyyen murşidâ" sözü beyan edilmiş. Bu ayete göre Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişiler dalalette kalıyor ve onlar için bir veli mürşidbulunmuyor. Mürşide tabi olmayan dalalettedir.
18/KEHF-17: ...men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden). Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
Mürşidi ölen kişi ne yapmalıdır?
Bakara suresinin 45. ayet-i kerimesine göre mürşidi rahmetli olan kişinin HACET NAMAZI ile mürşidini Allah'tan istemesi üzerine farz kılınmıştır.
Gavsül Azam Abdulkadir Geylani hz.lerinin ''ÖTELERDEN HABERLER" orj.adı ''SIRR'ÜL ESRAR'' kitabından Abdulkadir Akçiçek çevirisi;
"Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hayatta olsaydı doğrudan alınacak ondan alınırdı. Gayrına ihtiyaç kalmazdı. Öbür aleme intilkal ettikten sonra, tecerred haline geçiyor, bizzat kendisi ile bağ kurulmuyor. İRŞADA MEMUR VELİLER de aynıdır. Onlar da bu alemden göçüp gidince, İRŞAD OLACAK OLMAZ. ANLAYIŞ EHLİ İSEN ANLA! DEĞİLSEN BİR ANLAYANI ARA..."
Hayatta olan velinin, Peygamber S.A.V.EFENDİMİZ' le her bakımdan ilgisi vardır. TAM VERASET HALİ BUNU GEREKTİRİR. Hayatta olduğu müddet o veraseti ve irşad makamını, idare eder."
Allah'a ulaşmayı dileyen kişi, ruhunun hayattayken Allah'a ulaşması ve hidayete ermesi için hacet namazı ile Allah'ın tayin ettiği mürşidine ulaşır ve tabi olur.
78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffan), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben). O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân’ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.
Allah'a ulaşmayı dilemeyen kişinin tabiyeti ise o kişiye hiçbir fayda sağlamaz. Çünkü tabiyet geçerli olmaz.
49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tû’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîûllâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah’a ulaşmayı dilemediniz).Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah’a ve O’nun Resûlü’ne itaat ederseniz (Allah’a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.”
İnsanın kalbinde Allah'a ulaşma talebi varsa, Allah o talebi işitir bilir. Ve derhal harekete geçer, 12 ihsan verir, onu 14. basamakta mutlaka mürşidine ulaştırır. Kişi mürşidine ulaştığında tâbiiyetini gerçekleştirir.
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).
Eşref Rumi Hazretleri Hz;
"Bil ki ey aziz kardeşim! Bunlar gerçek müridliğin şartlarındandır.Birincisi tövbedir.Mürid tövbe edip şeyhin irşadına teslim olmalıdır. Şeyhin elinden tutup bütün yaptıklarına ve günahlarına tövbe etmelidir. Çünkü hakiki şeyhin eli, hakikatta Peygamber Efendimiz (SAV)'in eli gibidir. Zira vekilidir." (Tam müzekkin nüfuz sayfa 443)
14 asır önce Hakk'a varıp hidayete ermek için Sahabe-i Kiram, kainatın en büyük mürşidi Peygamber Efendimiz s.a.v'e tabi olmuşlar. Elini tutarak tövbe ve biat ederek, elini öpmüşler.
48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen). Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir)
AKABE BİATI Sahih buhari 11.cilt sayfa 181;
“Hicret dönüşü mekkeye yaklaştıklarında, Efendimiz (SAV), Hz.Osman'ı duruma bakması için mekkeye gönderir. Daha sonra (Hz.Osman dönmeden) oradakiler için biat emri gelir ve herkes (SAV) Efendimize biat ederler. Efendimiz (SAV) ''bu da Osman'ın biatı''diyerek sağ elini sol el üzerine koyarak kendi elini(sağ) kendisi öper.”
Mürşide tabiyet kişiye ne kazandırır?
Mürşidine tabii olan kişi 7 tane ni'metin sahibi olur;
1.Nimet; Devrin imamının ruhunun kişinin başının üzerine gelip yerleşmesi.
40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı). Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.
“Allah, ni’metini kullar üzerinde görmek ister.” Hadis-i şerif
"Ve ene nefahatun fetearadu ve men lem narif imame zamanihi felyemutu meyteten cahiliyetten. Size ruh verenler gelecek, onları arayıp bulun. Kim zamanın imamına tâbî olmazsa cahiliyet üzere ölür." (Sahihi Müslim 58, hadis no. 1851)
2.Nimet; Kalbe îmân yazılması.
58/MUCADELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne). Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah'a ulaşma gününe) îmân eden kavmi, Allah'a ve resûlüne karşı gelenlerle sevişir bulamazsın. Velev ki onlar, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya aynı aşiretten olsun.Onların kalplerine îmân yazılır. Ve onlar, Allah'ın katından (orada eğitilmiş olan) bir ruhla (devrin imamının ruhunun başlarının üzerine yerleşmesi ile) desteklenirler ve altlarından ırmaklar akan cennetlere konurlar. Orada ebediyyen kalacaklardır. Allah onlardan razıdır, onlar da Allah'tan razıdırlar. İşte onlar, Allah taraftarıdırlar. Ve muhakkak ki Allah taraftarları kurtuluşa (felâha) erenlerdir.
3.Nimet; Kişinin Allah’tan aldığı ni’metlerin iki ayrı açıdan artışı.
1-Günahların sevaba çevrilmesi.
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen). Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).
“Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.“ Hadis-i şerif
“Bir kişi gerçekten İslâm’a girerse, onun bütün günahlarını Allahû Tealâ örter, ondan sonra sıra mükâfat ve mücazata gelir. O kişinin bir hasenatına on mislinden yedi yüz misline kadar mükâfat verilir. Seyyiatına de misliyle mücazat verilir.” (Sahihi Buhari, 1. cilt, 39)
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz;
"Hak şerleri hayreyler,
Zannetmeki gayreyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler."
2-Sevapların 1 e 10 dan, 1 e 700 e çıkarılması.
2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meselihabbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh (habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.
Ebu Hüreyre; "Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki "Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sadece misliyle yazılır. Bu hal, Allah‘a KAVUŞUNCAYA kadar böyle devam eder."
4.Nimet; Ruhun Sıratı Mustakîm üzerinde seyr-i sülûk adlı yolculuğuna başlaması.
78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). İşte o gün (mürşidin eli Hakk’a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür.Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm’i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah’a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.
5.Nimet; Nefs tezkiyesinin başlaması. (Mü’min 40, Zümer 22,23, Nur 21, Şems 9)
24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun). Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).
91/ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Rasulullah (a.s) Efendimiz, Uhud harbi dönüşünde, etrafındakilere:
"Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" buyurdu.
Ashab: "Ey Allahın Resülü, büyük cihad nedir?" diye sorunca, şu cevabı verdiler:
"En büyük Cihad, (Allah´ın emirlerini yerine getirmesi için) nefsle yapılan mücahededir." buyurdu.
Nefsimizdeki afetler sebebiyle saadet ve huzuru yaşamak mümkün değildir. Mürşidsiz nefs tezkiyesi mümkün değildir. Nefsi tezkiye etme görevi yalnız Devrin imamlarına verilmiştir. Nefs tezkiyesi peygamberler döneminde, devrin imamı olan peygamberler aracılığıyla gerçekleşir.
2/BAKARA-151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne). Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.
Peygamberlerin olmadığı dönemlerde ise vekalete görevli devrin imamları aracılığıyla nefs tezkiyesi işlemi devam eder. Kıyamete kadar bu kişilerin varlığını Rabbimiz sürdürecektir.
3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.
"Ulema meclisinde oturmalısınız. Hakimlerin sözünü dinlemelisiniz. Allah-ü Teala, yağmur suyu ile, yeri yeşerttiği gibi, hikmetle de ölü kalbleri ihya eder." Hadis-i şerif
"İnsanlar arasında hayrın anahtarı ve şerrin kilidi olan kişiler vardır. Allah'ın; hayrın anahtarını ve şerrin kilidini kendisinin eline verdiği kişiye ne mutlu." Hadis-i şerif
Fizik vücud hastalandığı zaman tedavi istikametinde nasıl doktorlara gidiyorsak, nefsin de hastalıkları sebebiyle doktora gitmemiz, tedavi olmamız gerekiyor.
Mevlâna Hz : “Allah’ın peygamberleri doktorlardır, Allah’ın velî kulları, velî mürşidleri de sağlık memurlarıdır.”
Abdulkadir Geylani: El-Fethu'r Rabbani Huzur sohbetleri:"62.Sobhet Tevhidin hakikati (4) Sohbet yeri:Medrese, Sohbet tarihi:6 Recep, 546/1151, Cuma sabahı: Hikmet yurdundasınız Abdülkadir(r.a) buyurdu:
“Ey Allah'ın kulları! Sizler hikmet yurdunda bulunuyorsunuz, bu bakımdan bir aracıya (vesileye) ihtiyacınız bir zorunluluktur. Mabudunuzdan gönül hastalıklarınızı muayene edecek bir doktor, sizleri tedavi edecek bir tabip, sizi Allah'a yaklastıracak, Allah için terbiye edecek, Allah'a yakınlık perdesine yaklaştıracak, O'nun kapısındaki kapıcılara götürecek BİR REHBER İSTEYİN." (El-Fethu'r Rabbani Huzur sohbetleri s.485, huzur yayınevi tercüme Sıdkı Gülle)
6.ni’met; Fizik vücudun şeytana kul olmaktan kurtulup, Allah’a kul olmaya başlaması.
13/RA'D-36: Vellezîne âteynâhumul kitâbe yefrehûne bimâ unzile ileyke ve minel ahzâbi men yunkiru ba’dah(ba’dahu), kul innemâ umirtu en a’budallâhe ve lâ uşrike bih(bihî), ileyhi ed’û ve ileyhi meâb(meâbi). Kendilerine kitap verilenler sana indirilene sevinirler. Gruplardan, onun bir kısmını inkâr edenlere şöyle de: “Ben, sadece Allah’a kul olmakla ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben, O’na davet ederim ve dönüşüm O’nadır (meabım, sığınağım, dönüş yerim O’dur).
29/ANKEBÛT-56: Yâ ıbâdıyellezîne âmenû inne ardî vâsiatun fe iyyâye fa'budûn (a'budûni). Ey âmenû olan (Bana ulaşmayı dileyen) kullarım, muhakkak ki Benim arzım geniştir. Öyleyse yalnız Bana kul olun!
7.Nimet; İradenin güçlenmeye başlaması.
33/AHZÂB-43: Huvellezî yusallî aleykum ve melâiketuhu li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve kâne bil mu’minîne rahîmâ(rahîmen). Sizi (nefsinizin kalbini), karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize salâvât (vasıtasıyla nur) gönderen, O ve O’nun melekleridir ki O, mü’minlere Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden).
2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
Kişinin ruhu, mürşidine tabiyetten sonra Allah'ı “Allah Allah Allah“ diye zikretmek suretiyle Allah'a ulaşır. Nefsin tezkiyesi (temizlenmesi) Allah zikriyle gerçekleşir. Zikir farzdır ve zikir Allah’a ulaşmak için bir şifredir.
73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.
Hasan Basri K.S. ve Hikmetli sözleri
"Zikir Allah Rasulünün Hz Ebu Bekir ile hicretlerinde sevr mağarasında Ebubekir es Sıddika tavsiye ettiği şekilde yapılmalı;
---YA Eba Bekr dilini üst damağına yapıştır ve ALLAH ALLAH ALLAH de."
Tâbiiyetten sonra nefsin kalbi 7 kademede %7 fazl nurları ve %2 rahmet nuruyla dolar. Nefsin kalbinin %51 nurla dolması ve ruhun da buna paralel olarak 7 tane gök katı ve 7. gök katındaki 7 âlemi geçip Allah’ın Zat’ına ulaşması söz konusudur.
Ruhun Allah'a ulaşması nefsin % 51 temizlenmesine bağlıdır. Nefs tezkiyesi, nefsimizin kalbine Allah zikriyle Allah'ın nurlarını yarıdan daha fazla yerleştirebilmenin adıdır.
35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru). Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah’adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır).
Nefsin kalbi "Allah" zikriyle % 51 temizlendiği zaman ruh, sırat-ı müstakim üzerinden Allah'a olan yolculuğunu tamamlar. Ruh ölmeden önce Allah’ın Zat’ına ulaşır, vasıl olur, kavuşur. Allah'ın Zat‘ında ifna olur, yok olur (ruh ölmeden önce Allah'a teslim olur).
78/NEBE-39: femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisini Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir).(Allah'a ulaşan kişiye Allah), meab (sığınak, melce) olur.
Ruhu Allah'a ulaşan kişi hidayete erer.
18/KEHF-17: Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden). Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah’ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
Allahû Tealâ insanları hedefe ulaştırırsa bunu mürşidleri eliyle yapar.
İslam teslimdir. Ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek dînin temelidir.Allah'a teslim olmak ancak irşad olmakla mümkündür. İrşad olabilmek kesinlikle Rabbimizin bizim için tayin ettiği mürşidle olabilir. Mürşidsiz Allah'a teslim olabilmek mümkün değildir. Mürşidsiz Allah’ın yolunda manevi tekamül imkansızdır.
Dünya ve ahiret saadetine ulaşmak ve ölmeden önce Allah’a teslim olmak Allah'ın peygamberine, peygamberlerden sonra ise her devirde vazifeli kılınan vekaleten görevli devrin imamına (halifeye) ve ona bağlı olarak vazife yapan bütün mürşidlere tabi olmakla mümkündür. Mürşidsiz dünya ve ahiret saadetine ulaşmak söz konusu değildir.
O halde; Kur'an'ı Kerim'e göre kişinin hidayete ermesi ve Allah’a teslim olması için mürşid farzdır, söylediğimiz vasıfların sahibidir.
Allah razı olsun.
|