31 Ağustos 2013 Cumartesi

Allah'a Ulaşmayı Dilemedikçe, Şeytanın Dostusunuz.

"Allah!a ulaşmayı dilemek nedir ? Merak mı ediyorsunuz ?.

Ya Allah'ın Yolundasınız, Ya da Şeytanın,
Allah'a Ulaşmayı Dilemedikçe, Şeytanın Dostusunuz.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki, bir defa daha Allah’ın bir zikir sohbetinde birlikteyiz.
Bir insan ya Allah’ın yolundadır, ya da şeytanın yolunda. Herşey Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar sevgili kardeşlerim. Ruh, Allah’ın bir emanetidir. Bu emaneti sahibimiz olan Allah, geri istiyor ve biz insanlara ruhundan üfürdüğünü söylüyor.
32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

“Onun içine Ruhumdan üfürdüm” diyor Allahû Tealâ.
İnsanlar doğunca Allahû Tealâ fizik bedenin içine ruhundan üfürür ve ruh, o fizik vücudun şeklini aynen alır. Allah’ın istediği şey, açık ve kesin olarak en çok sevdiği insanın mutlu olmasıdır. İstiyor ki, emanet olarak verdiği ruhu, “Yarabbi! Ben de ruhumu Sana ulaştırmak istiyorum”
tarzındaki bir duamızla başlayan bir olaylar dizisinin ruhumuzu Allah’a ulaştırmasıyla noktalanması, Allah’ın birinci hedefidir. Bu ruhun teslimidir. Daha sonra fizik bedeninizin, daha sonra, nefsinizin ve en sonra da, iradenizin Allah’a teslimini ister.
Bu istekleri yerine getirilirse, insan daha çok, daha çok mutlu olur. Teslimler mutluluğun merdivenleridir. Adım adım o merdivenlerden yukarı çıkarsınız sevgili kardeşlerim.
Ruhunuzu Allah Kendisine ulaştırır. Ama siz Allah’ın onu gerçekleştirmesi için zikredersiniz. "Allah, Allah, Allah" diye. Zikir ruhunuzu Allah’ın yolundan, Allah’a ulaştırır. Zikriniz arttıkça, ruhunuz 7 gökkatı. 7. gökkatında 7 tane âlemden geçerek ruhun Allah’a teslim olur.
Ruhunu Allah’a teslim eden bir kişi, yarım mutluluğun sahibidir. Fizik vücudunu Allah’a teslim eden kişi, %80 mutluluğun sahibidir. Nefsini Allah’a teslim eden kişi, nefsindeki âfetlerin tamamen yok olması sebebiyle %100’e tamamlamıştır.
Nefsimizin kalbindeki âfetlerle, huzursuzluk ve mutsuzluk olayı arasında tam bir paralellik vardır. Bunun tersi istikametindeki dizayn ise, kişinin Allah ile aksi istikamette bir hedefe ulaşmasını ifade eder. Ruhun geri dönmesini sağlayan bizlerin bu konudaki talebimizdir. Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemedikçe Allah onun ruhunu Kendisine ulaştırmaz.
Sevgili kardeşlerim! Nefs tezkiyesi olmadan mutluluk mümkün değildir. Nefs tezkiyesi nefsinizin kalbine %51 nur ulaştırır. Tasfiyesi ise, nefsinizin kalbinin %100 nurlarla dolması demektir. Bunun için kişinin daimî zikre ulaşması gerekir.
Şeytan insanoğlunu Allah’a ulaşmayı dilemesinden başlayarak, bütün kademelerde engellemeye çalışır. Allah’a ulaşmayı dileyen bir kişinin ruhunu Allah’a ulaştırmaması için elinden gelen herşeyi yapar ama bunu başarması mümkün değildir.

Çünkü Allahû Tealâ diyor ki: “Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu Kendime ulaştırırım”. Allah ona zikir sevgisi, namaz sevgisi ve arkadaş sevgisi verir. Allah ona Allah’ı çok sevmenin o doyumsuz zevkini verir.
Sevgili kardeşlerim! Allah istiyor ki, herkes Allah’a ulaşmayı dilesin. Herkes en azından yarım mutluluğa mutlaka ulaşsın. Mutluluğunuz için buradayız. Allahû Tealâ bize bu görevi, Allah’a ulaşmayı dilemeyi herkese öğretmemiz için verdi.
Sevgi mutluluğun sembolüdür. Nefrette mutsuzluğun. Kim insanları sevmek yerine nefret ediyorsa, onlara karşı duyduğu şey sadece öfke ve kin ise o zaman o, Allah’ın yolunda olan bir insan olamaz.
Allah’ın yolunda olan insan, Allah’a ulaşmayı dileyen insandır. Dilediği andan itibaren Allah o kişiyi derûni değişikliğe uğratır. Bu Allah’ın o kişiye, bir hediyesidir. Nefsin kalbindeki âfetler azaldıkça kişinin şeytanın tesiri altındaki kesimi küçülür. %51 nur, nefsin afetlerinin %51 azalması demektir.
Allah çok zikri de, daimî zikri de farz kılmıştır. Kesintisiz bir zikir. Kişi uyurken zikirle uyur. Uyandığı zaman da hâlâ zikretmektedir. Allahû Tealâ’dan her an o kişinin kalbine nur yağar.
Sevgili kardeşlerim! Allah’tan bahsetmek öyle güzel bir müesseseki sizlere Allah’tan bahsederken büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu mutluluğu duymamızın sebebi, Allahû Tealâ’nın bütün insanları buna davet etmesidir. İstiyorki, herkes zikir yapsın. Herkes daimî zikre ulaşsın. O zaman herkes kesintisiz bir mutluluğun sahibi olsun.
Her an etrafınızda daima bir değil birkaç tane şeytan vardır. Bütün gayretleriyle size derecat kaybettirecek olan birşeyler yapmanızı sağlamaya çalışırlar. Şeytan ve avanesi bütün insanların kendileriyle beraber cehenneme gitmesini ister.

Allah’ta isterki, bütün insanlar cennete girsin. Onun için Tevrat’a, İncil’e, Kur’ân-ı Kerim’e hep aynı hedefleri yerleştirmiş. 7 safha, 4 teslim.
  • Allah’a ulaşmayı dilemek,
  • Mürşide tâbiiyet,
  • Ruhun Allah’a ulaşması,
  • Fizik vücudun Allah’a teslimi,
  • Nefsin teslimi,
  • Muhlis olmak, 
  • İradeyi Allah’a teslim etmek.
Herşey Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar. İnsan Allah’a ulaşmayı dilerse hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini soracaktır. Allah ona mutlaka mürşidini gösterir ve kişi o mürşide tâbiiyetini gerçekleştirir.
Mürşide tâbiiyet, kişinin kalbine nurların girmesi için aslî unsuru teşkil eder. Kişinin kalbinin nurla dolmasının arkasında Allah vardır.
Sevgili kardeşlerim! Allahû Tealâ sizleri seviyor. Sizler devrin imamının etrafındaki birinci daireyi teşkil ediyorsunuz. Hepiniz dîninizi öğrendiniz. Dînin en üstün yetkililerine ulaştığınız zaman, onların sizin bildiklerinizi bilmediklerini göreceksiniz. İlim adı verilen müessese, irfanın yanında çok sönük kalır.

İrfan, Allah’ın özel ilminin adıdır. Tasavvuf bir insanın ruhunun, fizik vücudunun, nefsinin ve iradesinin Allah’a teslimi sanatıdır.
İblis, İslam’da Allah’a ulaşmayı dilemeyi yok etmiş. Geriye İslam’ın 5 şartı kalmış. İslam âlemini ilmin ve fiziğin ötesinin sahibiyken, ilimsizliğin ve fizik ötesinin gerçeklerinin yok edildiği bir noktaya ulaştırmıştır.
Osmanlı bir cihan hâkimiyeti kurmuşsa, bunun arkasında Allah vardır. Allah’ın mürşidleri vardır. Her padişahın yanında mutlaka bir lala vardı. Yani Allah ile konuşma imkânının sahibi olan, Allah’ın emirlerini padişaha ulaştıran bir Allah dostu, bir velî, evliyadan biri.
Geçici zevkleri herkes yaşayabilir. Ama başlar ve biter. Ama mutluluk kesintisiz bir hüviyet taşır ve bu kesintisiz saadetin Allah ile ilişki kurmaksızın oluşması hiçbir şekilde mümkün değildir. Çünkü kişinin vücudu şeytandan ve onun hempalarından temizlenememiştir. Kurtulamamıştır. Onların tesiri mutlaka kişinin üzerinde oluşacaktır ve kişi mutluluğu yaşayamayacaktır.
Allah’ın istediği herkesin daimî zikre ulaşması ve nefsinin kalbinde hiç afet kalmaması sebebiyle en üst boyutta saadeti yaşaması.
Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını Yüce Rabbimizden diliyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
İmam İskender Ali  M İ H R