31 Ağustos 2013 Cumartesi

Şeytan İnsanlara Neden Düşmandır?,

"Allah!a ulaşmayı dilemek nedir ? Merak mı ediyorsunuz ?.

Şeytan İnsanlara Neden Düşmandır?,
Allah Sizi Ne Kadar Seviyorsa, İblis de O Kadar Nefret Ediyor.
Bir tarafta Allah var, diğer tarafta O’nun yarattığı insan ve şeytan var sevgili kardeşlerim. Allah insanın yanında, şeytansa karşısında... Allah insana dost, şeytansa düşman...
Peki ama neden sevgili kardeşlerim? Şeytan, insanlara neden düşman dersiniz? Bu sorunun cevabı, insanın yaradılış muhtevasında saklı.
Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ı yarattığı zaman, etrafında bulunan meleklere de cinlere de buyuruyor ki:

15 / HİCR - 29: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne). Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!

"Ona ruhumdan üfürdüm. Onun önünde secde edin."

Önemli mi? Çok önemli. Çünkü insandan başka Allah’ın ruh verdiği hiçbir mahlûk mevcut değildir. Bu sebeple insan en üstün mahlûktur.
Allah’ın ruhu insanın muhtevasında var olduğu için, o bir mahlûktur ama kendisini yaratanın ruhu onunla birliktedir. İnsandan başka hiçbir mahlûka, yarattığı hiçbir yaratığa Allahû Tealâ ruh vermemiştir. Sadece bu sebeple Allahû Tealâ’ya ne kadar çok hamdetsek, ne kadar çok şükretsek azdır.

Allah sizi ne kadar çok seviyorsa, iblis de o kadar çok nefret ediyor sevgili kardeşlerim.
Bütün bu şeytanların cehenneme gitmesine sebebiyet verecek olan ve bütün şeytanları azdıran “İblis” isimli şeytandır.
18 / KEHF - 50: Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih(rabbihî), e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv(aduvvun), bi'se liz zâlimîne bedelâ(bedelen).
Ve meleklere, “Âdem'e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zalimler için ne kötü bir bedel (cehennem).



Allahû Tealâ: “O cinlerdendi” diyor.

Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ı yaratıp da “Ona secde edin.” emrini verdiği zaman, Allahû Tealâ’nın etrafında bulunan bütün melekler ve cinler secde ettiler ama iblis secde etmedi.

İblis cinlerdendi.

Allahû Tealâ ona buyurdu ki: "Ey iblis! Seni emrime karşı çıkaran, emrimi yerine getirmemene sebebiyet veren şey nedir?"

İblis kibirlenerek dedi ki: "Beni ateşten yani dumansız ateşten, yani enerjiden yarattın. Onu ise topraktan yarattın. Elbette beni enerjiden yarattığın cihetle ben ondan üstünüm."
38 / SÂD - 75: Kâle yâ iblîsu mâ meneake en tescude limâ halaktu bi yedeyy(yedeyye), estekberte em kunte minel âlîn(âlîne).
(Allahû Tealâ): "Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?" dedi.


38 / SÂD - 76: Kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin).
(İblis): "Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın." dedi.

Allahû Tealâ buyuruyor:
32 / SECDE - 9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

“Ve nefeha fîhi min rûhihî: Onun, insanın içine ruhumdan üfürdüm.”
Allahû Tealâ bize emanet olarak verdiği ruhu dünya hayatını yaşarken geri istiyor ve "Bunun için sadece dilemeniz yeterli." diyor.

Bir tek dileğinize karşılık, Allah size hem dünya, hem ahiret saadetini vermeye hazır sevgili kardeşlerim.

"Ey yüce Allah'ım! Nasıl onca ermiş (Allah'a ermiş) evliyan varsa, ne olur benim de ruhumu ölmeden evvel Sana ulaştır. Beni de ermiş kullarının arasına al, amin. "
diye kalpten bir dilek sahibi olan herkes, Allahû Tealâ tarafından 1. kat cennetin sahibi kılınır. 7-8 aylık bir hayatı varsa, ruhu Allah’a mutlaka Allah tarafından ulaştırılır.
Kim şu dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilerse, o kişi şeytanı yenebilecek olan temel sebebi yakalamıştır.

Şeytanı yenecek olan nedir?
Bir dilektir; Allah’a ulaşmayı dilemek.
Kişi dilerse ne olur?
Dilerse, Allah o kişiyi Kendisine ulaştırır.
Allah o kişiye mürşid sevgisi verir. Kişi hacet namazını kılar, mürşidini görür ve kalbinde irşad makamına karşı bir sevgi uyanı. Gider mürşidine tâbî olur.
Kişi mürşidine tâbî olursa ne olur?

Ruhu vücudundan ayrılır, Allah’a doğru seyr-i sülûk isimli bir yolculuğa çıkar.
Peki şeytan ne yapıyor bu arada?

Hiçbir şey yapamıyor. Allah’a mülâki olmayı düşünen, ondan sonra da bunu kalbinden gerçek anlamda dileyen kimseye, şeytan hiçbir şey yapamaz.
Allah, o insanla şeytanın arasına öyle bir engel koymuştur ki; bu engel, o kişiye şeytanın tesirini mutlak olarak önler, yok eder. Şeytan, en çok o insanları yoldan çıkarmak ister. Ama kişi ruhunu Allah’a ulaştırıncaya kadar onu Allah’ın yolundan saptıramaz. İşte şeytanın gücü bu kadardır, hiçbir şey yapamaz.
Aslında şeytan bir hiçtir. Kime karşı? Allah’a ulaşmayı dileyen bütün insanlara karşı...

Ne zamana kadar? O kişi ne zaman ki ruhunu Allah’a ulaştıracaktır, Allah’ın Zat’ında yok olur. İşte bu fenâfillâhtır; yani Allah’ın Zat’ında fâni olmaktır. O zamana kadar kişi Allah'ın koruması altındadır.
Ruh, Allah’ın ruhudur ve Allah’a ulaşınca Allah’ın Zat’ında yok olur. Allah bu dünyada yaşayan milyarlarca insana ruh vermiştir ve Allah’ta hiçbir eksiklik olmamıştır. O, ruh açısından bir sonsuzluktur. Bütün kâinattaki insanlara, sadece dünya adı verilen bu gezegendeki değil, kâinattaki insanlara Allahû Tealâ ruh veriyor.
Doğar doğmaz insana ruhundan üflüyor. Allah öyle bir Allah’tır ki; Yaratıcıdır ve herşeyin sahibidir ki; insanlar hangi sonsuz sayıda olurlarsa olsunlar, onların hepsine Allahû Tealâ ruh vermek yetkisinin ve iradesinin sahibidir. O, sonsuzun sahibidir.
Allahû Tealâ buyuruyor ki: “Allah neyi dilerse ona ‘Ol!’ der, o da olur.”
2 / BAKARA - 117: Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Gökleri ve yeri bedî olarak (örneksiz) yaratandır. Bir işi kadâ ettiği (olmasını istediği) zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, hemen olur.



Biz insanların fizik vücudu, nefsinin afetlerinden arınmadıkça bir şey ifade etmez sevgili kardeşlerim.
Ancak nefsinin afetlerini Allah’ın yardımıyla (daimî zikre ulaşmak suretiyle) yok eden bir insan, işte o insan Allah için en kıymetli olanlardandır. Kim daimî zikre ulaşmışsa;
  • O ruhunu Allah’a teslim etmiştir.
  • fizik vücudunu Allah’a teslim etmiştir.
  • Daimî zikre ulaşan herkes nefsini de Allah’a teslim etmiştir.
  • Geriye sadece iradesini teslim etmesi kalmıştır. Bunu ise Allah gerçekleştirecektir. Çünkü o kişinin daimî zikirden öte yapabileceği bir şey yoktur artık. En üst noktaya varmıştır, daimî zikre ulaşmıştır.
Bu noktadan sonra Allah o kişinin;
  • Günahlarını örter.
  • Onlara yeni bir nur daha verir; başlarının üzerine 3. nuru verir.
  • Onların örttüğü günahlarını sevaba çevirir.
  • iradelerini de teslim alır ve onlara İrşada memur ve mezun kılındın.” cümlesiyle bir yetki verir.
Onlar, Allah’ın Allah tarafından tayin edilen mürşidleri olmuştur, irşad etmek yetkisinin sahipleri olmuşturlar.

Bbütün mürşidler raşidlerdir; yani rüşde ermiş olanlardır.

Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Bir sohbetimiz daha burada tamamlanıyor. Allahû Tealâ’nın hepinizi sonsuz mutluluklara ulaştırmasını, sadece buraya kadar değil, ruhunuzu Allah’a teslim edene kadar değil, daha öteye fizik vücudunuzu teslime, daha öteye nefsinizi teslime, daha öteye iradenizi teslime ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz. 
İmam İskender Ali  M İ H R